AB ve Türkiye arasındaki anlaşmalarla ilgili Sofya’nın sakıncaları

14 Mart 2016 Pazartesi |

7 Mart’ta Brüksel’de göç krizinin giderilmesi konusunda AB ve Türkiye arasında sağlanan anlaşmalar, eleştiri konusu olmaya devam ederken bazı devletler, kesinlikle karşı bile çıkıyorlar. Macaristan Başbakanı Viktor Orban örneğin ülkesinin Türkiye topraklarından doğrudan mülteci kabul etme şemasında yer almayacağını bildirdi. Kıbrıs, Türkiye’nin AB’ye kabul edilmesine ilişkin yürütülen müzakerelere uyguladığı vetoyu kaldırmayacağını bildirirken bunun birleşme anlaşmasının yapılması şanslarını azaltacağından endişe ettiğini öne sürdü. Yeni AB-Türkiye zirvesi öncesinde Sofya’da yapılan bazı resmi açıklamalara bakılırsa Bulgaristan’ın da bazı sakıncaları vardır.
AB Konseyi Başkanı Donald Tusk’a gönderdiği mektupta Başbakan Boyko Borisov, birliğin Türkiye ile olan bütün dış hudutlarının korunmasını öngörmesini istedi. Borisov’a göre AB, ön çizgide yer alan bütün ülkelere göç akınının durdurulması konusunda destek vermeli, sadece Yunan – Türk deniz sınırında odaklanmamalıdır, Ankara ile yürütülen müzakereler ise birliğin Türkiye ile olan Karadeniz sınırına da ilişkin de yürütülmeli. Gözlemcilere göre bu istemler, Türkiye’nin sadece Yunanistan yönünde değil, Bulgaristan yönünde de göçmenleri durduracağına ilişkin garantilerin talep edilmesi anlamına geliyor. Sofya ayrıca AB tarafından Türkiye hakkında uygulanan vize rejiminin kaldırılmasının sadece tarihlerle değil, Türkiye ile yapılan geri kabul anlaşmasının uygulanma sonuçları ile ilişkilendirilmesi gerektiği düşüncesindedir. Bulgaristan, Türkiye’nin AB’ye kabul müzakerlerinde yeni fasılların açılmasına karşı değil, sadece bu konuda şimdiye kadar uygulanan mekanizmaya uyulması gerektiği, mülteci problemi ile ilgili değişiklik yapılmaması gerektiği görüşündedir. Aksi halde diğer devletlerle yürütülen müzakere süreci itibarsızlaşacak.
Bu arada Bulgaristan’ın AB’nin gelecekte dış sınırlarında uygulayacağı kontrolle ilgili talepleri de vardır. AB içişleri bakanları toplantısında Bulgar heyeti, dış sınırların korunmasının “paylaşılan sorumluluk” olması gerektiğinde özellikle ısrar etti. Bu şekilde Bulgar tarafı diplomasi dili ile AB Komisyonunun kurulacak olan Avrupa Sınır ve Sahil Koruma Ajansının sahip olacağı yetkilerin sınır güvenliği konusunda ulusal egemenliğin hesabına olmasına karşı çıktı. Bu bağlamda Sofya, Ajans Başkanının tek başına kararlar alabilmesi fikrini kabul etmiyor ve Avrupa sınır güçlerinin hudutlarında konuşlandırılması kararı alınırken üye ülkelerin daha büyük rol almalarında ısrar ediyor. Sofya ayrıca kurulacak olan AB sınır ve sahil koruma gücünün sadece Schengen ülkelerini değil, Bulgaristan ve Romanya gibi ülkeleri de kapsaması gerektiği kanısını paylaşıyor, aksi halde onlar AB’nin tampon bölgesi haline gelebilir. Bulgar tarafına göre AB’nin dış sınırı olan bazı ülkeler dahil edilmeden Schengen sınırlarının korunması mutlak öncelik olmamalı. Sınırlarda bazı sıkıntıların yaşanması halinde yeni AB Ajansının etkilenen üye devlet tarafından davet edilmeden bile müdahale yetkisine sahip olması yönündeki tartşmalı fikir kabul edilirse eğer bu daha da geçerli olacak.
Bu hafta yapılacak AB – Türkiye zirvesinnin gündeminde yer alacak olan konular çok fazla ve çok zor olduğu için birden çözüm getirilmesini beklememek lazım. Avrupa’nın şimdiye kadar karşı karşıya gelmemiş olduğu bu konulara yeni, ortak bir Avrupa politikası ile çözüm getirmek gerekir ve bu ortak politika, ilgili tüm devletlerin menfaatlerini gütmelidir.
Stoimen Pavlov. Bnr