Belgesel, bizi Rodop dağlarının Güneybatı eteklerinde yaşayan küçük Müslüman topluluğunun renkli zaman kapsulünde saklanan dünyasını anlatıyor.
Güneybatı Bulgaristan’ın dağlık bölgelerinden birinde Bulgaristan müslümanlarının oturdukları Ribnovo köyü bulunur.Yerliler, babaerkil değerleri, töre ve gelenekleri, yaşam tarzını itina ile koruyor. Gençlerin düğünleri ise halk masallarında gibidir. Davet edilen konuklar üç gün süreyle bayramlaşır. Ribnovo köyünde yapılan böylesi bir düğünü Bulgaristan Radyosu’ndan gazeteci Veneta Nikolova’nın TVT- Turizm Televizyonu için hazırladığı belgeseli anlatıyor.
Çeyizin sergilenmesi, düğün merasiminin önemli bir parçasıdır.
Veneta Nikolova şöyle diyor:
“Çekimler için Ribnovo köyüne gelir gelmez dağın yükseklerinde bulunup diğer yerleşim yerlerinden epey uzakta bulunan bu köyün hayat dolu olduğunun farkına vardım. Sarp sokaklarda alaca başörtüleriyle kadınlar, çocuk ve erkekler devamlı hareket içinde. İnşaat çalışmaları durmak nedir bilmediğinden her yerden çekiç sesleri geliyor. Uzaklardan ise müzik sesleri duyuluyor. Ne ki, yurdumuzun gittikçe ıssızlaşan köylerine böyle bir canlılık özgü değil.
Düğün alayı bütün köyden geçiyor.
Belgeselim, Ribnovoluların küçük, rengarenk ve bizim için bir yere kadar anlaşılır olmayan dünyalarına uzanmaya çalışıyor. Köyde sürdürülen düğün geleneği ise bu insanların görüş açısı ve yaşam tarzını, ergeç topluma karışacak küçük bir topluluğa tabi olma hissinin bir ifadesidir.”
TVT’den Stoyan Radulov’un fikriyle doğan belgesel kameraman Dobrin Keresteliev tarafından çekilmiştir. Düğün çeyizinin dizilmesini gösteren görüntüler çok ilginç.Kız evinin önüne anne ve babasının yıllar boyunca toplamış oldukları bütün eşyalar çıkarılır. Bütün sokağa dizilen çeyiz gerçek bir renk cümbüşü arzeder. Yeni evlilerin yeni yatakları, mutfak dolapları, mikrodalga fırınları, plazma televizyonları herkes tarafından görülebilir ve evin önünden büyük bir insan kalabalığı geçer. Sıra düğün merasimine gelir. Bu bölgede süslü gelinlere ‘gelina’ derler.
Ribnovo gelinlerinin yüzleri, çoğrafyamıza has olmayan maske ve pullarla süsleniyor.
Veneta Nikolova devamla şunları anlatıyor:
“Kızın anası onu o zamana dek oturmuş olduğu baba ocağına götürür. Bu kız olarak evine son gidişidir. Etrafında büyük bir kadın topluluğu oluşur. Kıza beyaz değil, alaca bir gelinlik giydirilir. Onu yere yatırarak köyden gelen özel bir kadın yanaklarına, alnına renkli pullar yapıştırır, gelini tanınmayacak hale getirir. Yapılanların amacı gelinin kötü nazarlardan korunmasıdır. Çünkü kızlık ile gelinlik arasındaki dönem çok özgü ve hassas bir dönemdir.
Film yapımcısı Georgi Krumov ile çekime hazırlanırken yerlilere bu geleneğin nereden kaynaklandığını sorduk ve ‘Bu eskiden kalma br gelenek’ cevabını aldık. “
Çeviri: Neli Dimitrova
“Kızın anası onu o zamana dek oturmuş olduğu baba ocağına götürür. Bu kız olarak evine son gidişidir. Etrafında büyük bir kadın topluluğu oluşur. Kıza beyaz değil, alaca bir gelinlik giydirilir. Onu yere yatırarak köyden gelen özel bir kadın yanaklarına, alnına renkli pullar yapıştırır, gelini tanınmayacak hale getirir. Yapılanların amacı gelinin kötü nazarlardan korunmasıdır. Çünkü kızlık ile gelinlik arasındaki dönem çok özgü ve hassas bir dönemdir.
Film yapımcısı Georgi Krumov ile çekime hazırlanırken yerlilere bu geleneğin nereden kaynaklandığını sorduk ve ‘Bu eskiden kalma br gelenek’ cevabını aldık. “
Çeviri: Neli Dimitrova
BNR