28 Kasım 2012 tarihinde başkent Sofya’daki Sofya “Az. Kliment Ohridski” Üniversitesi, “Doğu Dillerinden Çeviriler – Başarılar ve Başarısızlıklar” konulu yuvarlak masa toplantısının evsahipliğini yaptı. Forum, Bulgaristan Çevirmenler Birliği ve Doğu Dilleri ve Kültürleri Merkezi tarafından düzenlendi. Konferansta 2007 ile 2012 yılları arasında Doğu dilleri olan Türkçe, Arapça, Ermenice, Japonca, Çince, Hintçe ve Farsça’dan Bulgarcaya yapılan çeviriler ele alındı, ayrıca çeviri sanatının sorunlarına değinildi ve özellikle genç çevirmenlerin eğitimi, hazırlılığı ve bir bütün olarak gereksinimi üzerinde vurgu yapıldı.
Forumun açılışını Bulgaristan Çevirmenler Birliği’nin Başkanı Prof. Emiliya Stayçeva yaptı. Doğu dilleri uzmanları, Çince, Japonca, Arapça ve Ermeniceden az kitap çevrildiği, bu alanda çalışabilen az uzman ve hazırlıklı tercüman olduğu görüşü etrafında birleşti.
Gençlerin, üniversite öğrencilerinin çevirmen için hazırlanması ile ilgili olarak Sofya “Az. Kliment Ohridski” Üniversitesi’nin Doğu dilleri filolojilerinin en uzun tarihi olan “Türkoloji ve Altaistik” Bölümü’nden Jana Jelyazkova, şunları paylaştı: “Çevirmenler eğitimi münasebetiyle geçen öğretim yılında “Klasik ve Modern Filolojiler Fakültesi”nden bütün okutmanlar ve uzmanlar, Bulgaristan Eğitim, Gençlik ve Bilim Bakanlığı’na bir projeyle başvuru yapmıştık. Bu projenin amacı, doğu dilleri de dahil çeşitli yabancı dillerde çevirmenlerin eğitilmesi, hazırlanmasıdır.”
“Bulgaristan Çevirmenler Birliği de, bir tercümanlar okulunun kurulması için bir proje geliştirdi ve önerdi. Bulgaristan Çevirmenler Birliği ve Doğu Dilleri ve Kültürleri Merkezi, aslında birdir, biz elele vermeliyiz ve bu projeleri hayata geçirmeliyiz. Çünkü gerçekten genç ve hazırlıklı çevirmenlere ihtiyacımız var,” diye ekledi Doç. Dr. İvo Panov.
Uzmanlara göre çevirmenliğin diğer çok ciddi bir sorunu var. Tercümanlığın özellikle gençler tarafından istenmeyen bir meslek haline gelmesinin ana sebeplerinden biri, zor olan ve çok zaman ve gayret alan çevirmen emeğinin ücret olarak düşük karşılığıdır. Doç. Dr. İvo Panov’un anlattığı gibi eskiden çevirme işi çok daha pahalı bir emek sayılıyordu. Yıllar önce Şah Tahmasp, neredeyse 500 sayfalık ünlü Şahname’nin çevrilmesi için karşılığı anlatarak şunları söyledi: “Şah Tahmasp o kadar çok teşekkür etmiş ki, Arap beygir, kaşmir eşarplar hediye etmiş ve her tercüman başına yedi yüzer tomar ödemiş. O sıralarda ise eski bir para birimi olan bir tomar ile 2 bin 400 kilogram buğday satın alınabiliyordu. Eskiden çevirmen emeğine ne kadar büyük bir değer verildiği ortada.” Geçmiş ile günümüz arasındaki fark gözler önünde. Düşük emek karşılığı da gençleri çevirmenlikten vazgeçiren ana sebeplerden biridir.
Çeviri sanatının sorunlarının ele alınmasından sonra ve bu alanda başlatılan girişimlere, kaliteli kadro eksikliğine değinildikten sonra Doğu dillerinden yapılan çevirilerin tanıtımına geçildi. Bulgaristan Çevirmenler Birliği ve Doğu Dilleri ve Kültürleri Merkezi’nin Doğu dillerinden çevirilerin ağırlıklı olduğu yuvarlak masa toplantısında Türkçe’den Bulgarca’ya yapılan çeviriler de ayrıntılı bir şekilde tanıtıldı.
Sofya “Az. Kliment Ohridski” Üniversitesi’nin Doğu dilleri filolojilerinin en uzun tarihi olan “Türkoloji ve Altaistik” Bölümü’nden Jana Jelyazkova, bazı rakamlar vererek şunları söyledi: “Elimdeki istatistik verilerine göre 2007 yılından 2012 yılına kadar Türkçe’den Bulgarca’ya çevrilen kitaplar toplam olarak 122. Bütün bu kitapların yıyınlanması için kaynaklar, Türkiye Cumhuriyeti Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından TEDA projesi çerçevesinde finansman olarak tahsis ediliyor. TEDA sübvansyon programı, Türk edebiyatının yabancı dillere çevrilmesini yardımlaşıyor. Basım evleri, sağlanan bu mali imkanlardan faydalanıyor. Bunun sayesinde de Türkçe’den Bulgarca’ya yapılan çevirilerin sayısı, bu kadar büyüktür. Programın başlatıldığı 2007 yılında çevrilen kitaplar, sadece 5 taneydi. 2008 ve 2009 yılında on dörder kitap çevrildi. 2010 yılında 41, 2011’de 26 ve 2012’de de 22 kitabın çevirisi yapıldı.”
Tabii, sayıdan başka çevirilerin kalitesinin de son derece önemli olduğunu ve bazı tercümelerde eksiklikler oluğunu savunan Jana Jelyazkova, sözlerine şöyle devam etti: “Çeviri kitaplarının büyük sayısından başka metin türlerinin de çok farklı olduğu dikkat çekiyor. Türk edebiyatının klasiklerinden örneklerle karşı karşıya kalıyoruz. Bunlardan bazıları, 13. asırda Türk edebiyatının kurucusu sayılan Mevlana Celaleddin Rumi, “Çalıkuşu” romanının ikinci kez, “Yaprak Dökümü” ve “Dudaktan Kalbe” romanlarının ilk kez çevrildiği Reşat Nuri Güntekin, “Mai ve Siyah” ve “Aşk-ı Memnu” romanlarının Bulgarcaya tercüme edildiği Halit Ziya Uşaklıgil, romancı Halide Edip Adıvar, Orhan Kemal, şair ve romancı Hüseyin Rahmi Tanpınar ve saire. Gümümüz yazarlarından Nobel Edebiyat Ödülü taşıyıcısı Orhan Pamuk’un beş kitabı çevrildi. Bunlar, yazarın Türkiye’de popüler olduğu “Cevdet Bey ve Oğulları”, “İstanbul”, “Masumiyet Müzesi”, “Yeni Hayat” ve “Benim Adım Kırmızı”. Bundan başka “Kılıç Yarası Gibi” romanıyla Ahmet Altan, eşi Solmaz Kamuran, son zamanlarda çok ünlü olan Elif Şafak, “Mutluluk” romanıyla Zülfü Livaneli, şu an en çok satan Türk yazarı Ayşe Kulin, Latife Tekin, Perihan Mağden, Tuna Kiremitçi ve saire ve sair çevrildi, kriminel ve tarihsel romanlar, aşk romanları, şiir ve çocuk kitapları ve mizah eserleri yayımlandı.”
Türk edebiyatından eserlerin çevirilerini yayınlamakla meşgul olan basım evlerinin 30 civarında olduğunu, aralarında da “Janet 45”, “Lettera”, “Colibri”, “Pamet”, “Ciela”, “Trud”, “Riva”, “Slıntse” “Hermes”, “Arka” bulunduğunu söyleyen Jelyazkova, şunları da söyledi: “Türkçeden Bulgarcaya çeviriler yapan önde gelen tercümanlara gelince bunlar, Roziya Samuilova, Gülçin Çeşmecieva, Hubavinka Filipova, Yordanka Bibina, Türkiye’de yaşayan Nahide Deniz, Alina Karahanova, Emiliya Slavkova, Panayotka Panayotova, Kadriye Cesur, Ankara Üniversitesi’nin Bulgar Dili ve Edebiyatı Bölümü’nde Doç. Hüseyin Mevsim, Aziz Taş. Daha genç ancak çok yetenekli ve başarılı tercümanlardan “Türkoloji ve Altaistik” Bölümü”nün eski öğrencileri İvaylo Hranov ve Paulina Mateeva da yer alıyor.”
“Hüseyin Mevsim, tıpkı Kadriye Cesur gibi Bulgarcadan Türkçeye çevirilerle de aktif bir şekilde uğraşıyor. Türkiye’de Bulgar edebiyatından örnekler çeviren Hüseyin Mevsim, Çudomir’in, Bogdan Filov’un eserlerinin Türkçesinin yaratıcısıdır. Demek ki daha sınırlı olsa da, Bulgaristan Kültür Bakanlığı’ndan destek alınmasa da, Türkiye’de de Bulgarca’dan çeviriler yapılıyor, bu alanda çalışmalar yürütülüyor” diye ekledi sözlerine Jana Jelyazkova ve devamla Türkçeden Bulgarcaya kitapların çevirisi için bazı önemli etkenler olduğunu söyledi. Bunlardan bazıları, Orhan Pamuk’a verilen Nobel Edebiyat Ödülü ve bununla beraber Türk edebiyatına çevrilen gözler ve dikkatler ve TEDA projesi kapsamında sağlanan kaynaklar.
“Ne kadar çok “Big Brother” gibi programlar gösterilirse o kadar gençler az kitap satın alacak ve okuyacak. Bu, devlet politikası ve değer sistemi sorunudur. Bence bu sürecin kontrolü kaybedildi. Biz bir nevi “son mohikan”, Bulgaristan’daki kültürün koruyucuları gibiyiz” diye sözlerini noktaladı Doç. Dr. İvo Panov ve gelecekte başarılı ve kaliteli genç çevirmenler olması dileğiyle Sofya “Az. Kliment Ohridski” Üniversitesi’ndeki “Doğu Dillerinden Çeviriler – Başarılar ve Başarısızlıklar” yuvarlak masa toplantısına son verildi.
Rayna İvanova / BNR