Pierini'nin kitabında Bulgaristan'ın Ankara sefiri de var

20 Mart 2013 Çarşamba |


Avrupa Birliği’nin Türkiye Delegasyonu Başkanı olarak 2006-2011 yılları arasında görev yapan Marc Pierini, Türkiye anılarını “Türkiye Nereye Gidiyor?” adıyla kitaplaştırdı. Fransızca olarak basılan kitapta Pierini, siyasetin dışında bir yabancı gözüyle Türkiye’yi yazdı. Pierini'nin kitabında Bulgaristan'ın bir önceki büyükelçisi Branimir Mladenov'la ilgili bir bölümde var. İşte Pierini'nin kitabından kısa notlar:
- Şanlıurfa’ya düzenlediğimiz bir gezide, çiğ köfte yapılıyordu. İyi bir Türkçesi olan dönemin Bulgaristan Büyükelçisi Branimir, çiğ köfte yememek için kameralara pozlar vererek hem ertesi gün medyada geniş yer buldu hem de o ilgide çiğ köfte yemek zorunda kalmadı.
- Türkiye’nin Avrupa’da ‘kaba’ olduğuna dair bir imaj vardır. Fakat Türkiye’de henüz ilk saatlerimde konuştuğum kişilerin nezaketi ile karşılaştım. Türklerin bu tutumu gündelik dillerine de geniş bir repertuar ile yansımış. Türklere özgü, “Kolay gelsin”, “Geçmiş olsun”, “Eline sağlık” gibi gündelik dilde son derece kibar ifadeleri sık sık duyuyorsunuz.
- Türkiye’de hayatın ciddiye alacağımız bir alanı varsa bu da kesinlikle yemek yemek. Restoranlara verilen adlar bile bu ülkede yemeğe atfedilen önemin bir kanıtı... Örneğin, Simit Sarayı.
- Türklerin hepsi birer matematikçi. Her şeyi numaralandırıyor ve böyle adlandırıyorlar. Mesela kimse Boğaz köprülerinden adları ile bahsetmez. Gündelik hayatta sadece “birinci” ve “ikinci” köprü diye bahsederler.
- Türkiye’de sıradan halkın siyasi bilgisi oldukça fazla... En ücra, küçük köylerde bile halk uluslararası siyaset konusunda dahi çok geniş bilgiye sahip. Bu bilgi ve ilginin sırrı ise bence televizyonda çok sayıda siyasi tartışma programı yayınlanmasında yatıyor.
- Türkiye’de erkekler daha mesafeli, çekingen; kadınlar ise konuşmaya daha hevesli ve açıklar. “Karı gibi gülmek” diye bir tanımları var ve Türk erkeklerini gülerken çok az görebilirsiniz. Türkiye’de erkekler genellikle ağırbaşlı, ciddi ve hiyerarşiye bağlıdırlar.
- Askeriye özellikle yabancılara güvenmez. Avrupa Birliği kapsamında düzenlenen bir program ile bir süre Türkiye’de kalan İtalyan bir asker, ilk ay boyunca tuvalete bile yanında bir askerle gönderildi.
- İstanbul’a gelen turistler şehrin sadece “şarklı” bölümünü geziyor ve sonra da Avrupa’dan çok farklı olduğunu söylüyorlar. Oysa İstanbul’un ciddi modern bir yüzü de var.
- Türkiye’ye gelen birçok yabancı arkadaşım ve diplomattan defalarca Türkiye’yi gördükten sonra şu cümleyi işittim: “Bu inanılmaz! Bu ülkenin bu kadar modern olduğuna inanamıyorum.”
- Türkiye zayıf imajı nedeniyle Avrupa’da sıkıntı çekiyor. Hükümetin artan muhafazakar eğilimleri de bu imajı güçlendirme konusunda yardımcı olmuyor.
- Türk dış politikasının bugün öne çıkan temelleri: Osmanlı geçmişinin gücü nostaljisi; Sevr ve Lozan anlaşmalarını aşağılama, kuşaklar boyunca Atatürk’e karşı ahlak borcu, parlak geçmişin diğer formlarının yeniden keşfi üzerine toplu istek.
- 30 Ağustos 2007’de verilen bir respsiyonda askerler eşleri ile dansa kalktı, muhafazakar siyasetçiler koltuklarında kaldı. Bu ülkedeki siyasi gündemi yansıtan bir manzaraydı: Bir kültür şoku, iyice kök salmış batılı geleneklerle bugünkü muhafazakar gerçekleri arasında bölünmüş bir Türkiye.
AJANS BG