Türkiye’nin siyasi elitinin Bulgaristan’daki politikayı etkilemek konusunda DPS’ye özel ihtiyaç duymadığı düşüncesindeyim. Bence Mestan’ın hareketi Erdoğan’ın bir çeşit siyasi konseptine katmaya çalıştığı yönündeki varsayımlar, PR sonucudur. Türkiye Cumhurbaşkanı ve Başbakanının etkisi, DPS elitinin bir bölümü üzerindedir, DPS’nin seçmenleri üzerinde değildir.
DPS’nin yöneticileri, seçmenlerini destek gösterme aracı olarak kullanırken seçmenlerine çok önemli olan bir şeyi veriyorlar. Seçmenlerin Erdoğan’dan bekleyemeceği bir şeyi – güvenlik hissini. DPS seçmenlerinin büyük bir bölümü, özel bir güvenlik ihtiyacını duyuyorlar. Yani onlar kendilerini tehlike altında hissediyorlar. DPS’nin seçmenlerine verdiği şey, koruma teklifidir ve bunun Türkiye’nin iddiaları ile alakası yok. Bu koruma teklifi sayesinde DPS, ciddi siyasi destek alıyor ve devlette etnik bir topluluğun otantik siyasi temsilcisi durumundadır ve iş bununla bitiyor. Bu siyasi destek sayesinde DPS, Bulgaristan’daki siyasi sürecinde faktördür. DPS bu siyasi desteği ekonomik süreci etkilemek için, iktidar üretmek ve iktidardan faydalanmak için kullanıyorlar.
Siyasi varlıklarının tek anlamı DPS’ye karşı yürüttükleri savaş olan bunca çok parti olmasaydı eğer bu böyle olmazdı, diyor Deliyski. Vatansever alanda ne için mücadele ettiklerini sorarsanız DPS’ye karşı mücadele ediyoruz cevabını alırsınız. Bu da siyasi program oluyor. Reformcu Blok’ta ve özellikle de DSB’de en yüksek siyasi amaç, DPS’nin devre dışı bırakılmasıdır. Bu anlamda Bulgar siyasetçilerinin siyasi iktidarsızlığı, “biz sizleri koruyoruz” türünden tekliflerin bu seçmenlerin bilincine kazınması için gerekli uygun ortamı sağlıyor”.