Bundan sadece bir ay önce AB Komisyonu tarafından Bulgaristan’daki adalet ve hukuk düzenine ilişkin eleştiri dolu bir rapor açıklandı. Raporda Sofya’daki yönetimler gerekli reformları uygulamamaktan dolayı bir kez daha eleştirildi, yargı sisteminin etkin ve güvenilir olmadığı, yargıda yolsuzluğun yaygın olduğuve ülkede yasa üstünlüğünün ancak sözde kaldığı, gerçekte ise yer altı dünyasının dayattığı kuralların geçerli olduğu öne sürüldü.
Bugünlerde ise eleştirilerin hedefi ülkemizin ekonomisi oldu. AB Komisyonu tarafından üye ülkelerde yaşanan ekonomik ve sosyal zorlukların yıllık analizinde Bulgaristan hakkında söylenmiş iyi bir kelime bile yoktur. Tam tersine Bulgar ekonomisi ve sosyal alanı ile ilgili her çeşit noksanlık ve eksiklik yer alıyor. Brüksel’in gözü ile bakıldığında Bulgaristan, her şeyin toz duman ve iç karartıcı olduğu bir yer olarak görünüyor neredeyse. Raporda yer alan değerlendirmeler somut olarak şöyle: yolsuzluk, yetersiz yatırımlar, reformların geciktirilmesi, özel sektörde yüksek borçlanma oranı, kamu ihaleleri sisteminde zaaflar ve deflasyon. Hiç te iç açıcı olmayan bu bağlamda sağlık ve eğitimde sosyal sorunların derinleşmesi ve ekonomik büyümenin yavaşlaması yönündeki tahminler de tamamen mantıklı görünüyor. Rapora bakacak olursak Bulgaristan halkını yakın gelecekte iyi hiçbirşey beklemiyor.
Bulgaristan’ın Avrupa Birliği içinde en yoksul ve en az gelişmiş ülke olduğu yurtta da yurt dışında da çoktandır bilinmektedir. Bununla birlikte herşeyin kapkara olmasının da imkansız olduğu önyargısız her gözlemci için belli. Bu konuda kötümser adam iyimser adam fıkrasını hatırlatmakta fayda var belki. Birincisi bardağı yarı boş görürken ikincisi yarı boş görüyor. Her ikisi de haklı, farklı olan duruma bakış açısıdır.
Ülkemizde ve özellikle de ekonomimizde durumun böylesine kötü olmadığı ise rakamlardan belli. Bulgaristan’ın GSYİH artışı, Avrupa’da en yüksek olanlardan biridir, ülkenin dış borcu hiç denecek kadar azdır, ücretler düşük olmakla birlikte ücret artışı Avrupa’nın başka hiçbir yerinde böylesine hızlı değildir. Daha gelişmiş olan birçok Avrupa devletinden farklı olarak ülkemizde işsizlik oranı makul bir düzeyde olup düşmeye devam ediyor. Ülkemizin güzellikleri ve misafirperverlik büyük sayıda turist çekiyor ve uluslararası çatışmalar ve gerginliklere rağmen turizm sektörü iyi gelişiyor. Yabancı yatırımlar ise 2008 ve 2009’daki kriz öncesi seviyesini buluyor. Etraftaki gelişmeler huzursuz edici ve endişe verici olurken Bulgaristan’ın hem sosyal hem siyasi açıdan son derece sakin bir yer olması çok önemli, burada insanların yaşamı mütevazi olsa bile hayatları ve varlıkları ile ilgili tehlike yok.
Pek te nüfuzlu olmayan küçük ve ücra bir devleti eleştirmek, ileriye doğru attığı küçük adımları görmekten daha kolaydır şüphesiz. Fakat sıradan insanlar için bu adımlar önemlidir, çünkü gerçek sıradan vatandaşların günlük hayat detaylarındadır.
Vladimir Sıbev, BNR