Ocak 2017 itibarıyla Bulgaristan AB'ye gireli 10 yıl oldu. Ülkedeki değişim ise oldukça ilginç. Pozitif göstergeler olarak mali disiplin, mevzuat uyumu, emeğin serbest dolaşımı, Birlik bütçesinden ödenekler ön plana çıkmaktadır. Ancak bunlardan dahi ciddi sorunlar bulunmaktadır.
Mali disipline karşın, halkın alım gücü çok düşük seviyededir. Kronik hale gelen yoksulluk devam ederken, zenginlerin daha fazla zenginleştiği bir ülkeyle karşılaşılmaktadır. Bulgaristan, güney komşusu Yunanistan gibi bir kriz yaşamadı ancak Birliğin en fakir ülkesi olma durumunu da değiştiremedi. Rüşvet, yolsuzluk, mafyatik bir görünümü andıran siyaset ve ekonomi yönetimi sistemin değişmez unsurları olarak dikkat çekiyor. Yasal düzenlemeler itibarıyla AB mevzuatıyla uyumlu bir görüntüsü olmasına karşın, işlevsellik noktasında yapısal sorunları var. Emeğin serbest dolaşımı sağlansa da Bulgaristan halen Schengen ve Avro bölgeleri üyesi değil. Ayrıca 2001’de Bulgaristan vatandaşlarına sağlanan vize serbestiyeti ve 2014’te de emeğin serbest dolaşımına ilişkin engellerin kaldırılması ile halk Avrupa'ya göç etmektedir. Ülkenin AB’ye yolculuğunun ardından bu göçler günümüze değin artarak sürmüştür. Bütüncül bir perspektifle Bulgaristan’ın demokrasiye geçmesinden itibaren yaklaşık 3 milyon kişinin büyük ölçüde ekonomik nedenlerle ülkeden göç etmesi dikkat çekmektedir. Ülkenin nitelikli iş gücü başta olmak üzere halkın bir "Evropa" akınıdır devam ediyor. Örneğin, Bulgaristan'da tıp fakültelerinden yıllık ortalama 900 doktor mezun olurken, yaklaşık 1000 doktor da çareyi göç etmekte bulmaktadır. AB ülkenin beyin gücünü kendisine çekerken, Alman ve Fransız firmalarının hizmet sektörüyle (Kaufland, Lidl, Carrefour vb.) ülkeye geldiği görülmektedir. Bulgaristan şehirleri ise Almanların ve Fransızların 2. ve hatta 3. el arabalarıyla dolmuş durumdadır. Farklı bir ifadeyle AB üyeliği ekonomik açıdan getiriden çok götürü sistemi kurmuştur.
Diğer taraftan, Rusya'nın artan bölgesel nüfuzu Bulgaristan yönetiminin kafasını karıştırmış durumdadır. Halkın geleneksel Rus taraftarlığı ile AB'nin Rusya'ya yaptırımlar konusundaki ısrarı Sofya'yı derin bir açmaza sürüklemiştir. Kaybedilen Güney Akım projesi nedeniyle Brüksel'e kızgın olan Bulgaristan’da Rus yanlılarının ülke siyasetindeki etkisi artmaktadır. Kasım 2016'da Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde görüldüğü üzere, geleneksel Rus yanlısı BSP, DPS (HÖH) ve Bulgar milliyetçisi Ataka, VMRO, PF gibi partiler ikinci turda ortak bir aday üzerinde buluşmuşlardır. Bulgaristan dış politikasında 2016 itibarıyla eksen kayması tartışmaları kendisini göstermiştir. Bununla birlikte, Sofya yönetimi Balkanlar'daki nüfuz potansiyeline karşın edilgen tutumunu sürdürmektedir.
Halkın ekonomik gidişattan duyduğu memnuniyetsizlik siyasette doğrudan sonuç doğurmaktadır. 1997 yılından beri Bulgaristan halkı seçimlerde üst üste iki kez hükümet kurma şansını hiçbir partiye vermemiştir. Ayrıca Avrupa'daki örneklerine benzer nitelikte Bulgaristan'da da aşırı milliyetçiliğin yükselişi son 10 yılda ayrı bir ivme kazanmıştır. Güncel anlamda, aşırı milliyetçi partilerin ülke siyasetinde kilit konuma geldikleri görülmektedir. Öte yandan, ayrımcılık ve nefret suçları endişe verici boyutlarda seyretmektedir. Türk azınlığın haklarında somut bir ilerleme olmadığı gibi, ülke içi gelişmeler mevcut haklarda dahi gerileme sinyalleri vermektedir. Romanlar toplumsal hayata entegre edilemezken, ülkenin en marjinal grubu olma özelliğini sürdürmektedir. Bununla birlikte, Müslümanların ibadethanelerine yapılan saldırılar sistematik hale gelmiştir. Söz konusu durum ülkedeki etnik ve dini barışı tehdit etmektedir.
Özetle Bulgaristan’ın AB'ye üyeliğinin 10. yılında ülkede zihniyet değişikliğinin gerçekleşemediği görülürken, Birlik üyeliğinin de halkın beklentilerini karşılayamadığı anlaşılmaktadır. Bulgaristan halkı 2007’de ekonomik bir dev olarak gördükleri AB’nin kendilerine sınıf atlatacağını düşünmüş olsa da ortaya çıkan fiili durum, tüm AB ülkelerinde ancak 2014 yılında emeğin serbest dolaşımına sahip olmak ve güç şartlarda çalışarak hayatlarını idame ettirmek olmuştur. Ülkedeki bozuk siyasi ve ekonomik durum ise halkın geleceğe karamsar bakmasına yol açmaktadır. Bununla birlikte, dış politikada eksen kayması tartışmaları yaşanırken, ülke içerisinde artan aşırı milliyetçi akımlar toplumsal barışı zedelemektedir. Dolayısıyla Bulgaristan’ın kısa vadede bol sorunlu görüntüsünün devam edeceğini ileri sürmek mümkündür.
Dr. Kader Özlem