- Ahmet Bey, 22 yıldır siyasettesiniz, bu yıllardan hangileri en ağır geçti?
- 22 yıllık sürenin muhasebesi zor bir iş. Beraberinde değerler, şahsı ve devletle ilgili hatta uluslararası çerçevedeki hadiseleri getiriyor. Belki şahsi ve kamuoyu açısından bakıldığında, bu 22 yıllık sürenin ilk yılları öne çıkıyor. Ülkede demokrasinin temel prensiplerinin yerleşmesi ve pekişmesi yönünde, geçiş döneminin ilk 7 yılı diyebilirim. Tabi aynı zamanda serbest piyasa ekonomisini de gösterebilirim. Çok zordu. Yeni siyasi elit konumundaki çoğumuzun demokrasinin ne olduğu konusunda net fikri yoktu. Özellikle de serbest piyasa ekonomisinin prensipleri hakkında. Avrupa’nın tarihinden bilgi edinmiştik. Ancak bu bilgiler daha çok teori üzerine dayalıydı. Ülkenin gelişmesi yönünde gerçekçi bir vizyona sahip insan yoktu. Olanlar ve ya bu vizyona sahip olduklarını düşünenler ise genelde ekonominin siyasi dalında teorik eğitim almıştı. Tabi bu eğitim de Marksizmin ideolojisi paralelindeydi. Burada komünizmin teorisi ile pratikte uygulanışı arasındaki farkı belirtmemiz gerekiyor.
- Bu konudaki tecrübesizlik nedeniyle komünizmden serbest ekonomiye zor bir geçiş dönemi başladı. Bence bu geçiş dönemi hala sürüyor...
- Geçen 22 yıl bir sistemden diğerine geçiş için hazır olmadığımızı gösterdi. Bunu bir demokrasi oyunu olarak düşünüyorduk ve politik demokrasinin pazar ekonomisinin değerlerini, temelini getireceğini düşünüyorduk. İşte burada geçiş dönemi yanlış yöne eğildi. Devlet sosyalizminden pazar ekonomisine geçişte belirli bir kapasiteye sahip elit tabaka yoktu. Hala da olduğunu düşünmüyorum. O yüzden ilk 7 yıl çok zordu ancak bu yolu kattetmeliydik, başka çaremiz yoktu.
- Kısacası başlangıçta net bir anlayış yoktu ve yanlış isttikametli bir demokrasiyi sokak yönlendiriyordu. Hatta 2000 yılına kadar geçen 10 yıl bizim için kaybedilmiş bir süredir...
- Partiniz Hak ve Özgürlükler Hareketi, NATO üyeliğine ilk ‘evet’ diyen siyasi parti oldu. Bulgaristan için bu üyelik nedeni o kadar önemliydi?
Çünkü daha başlangıçta ulusal güvenlik prensibi ana prensiplerden biriydi. Bulgaristan küçük bir ülke ve tam o dönemde azınlıkların kendine has durumu, komünizm ve antikomünizm tartışması ilk 10 yılın mücadelesiydi. Kendi güvenliği açısından Bulgaristan o dönemde hassas konumdaydı. Kendi gücüyle güvenliğini sağlayacak kadar büyük bir ülke değil. Siyasi elit için ulusal güvenliği garanti altına almak en öncelikli problemlerden biriydi. Bu önceliği de NATO dışında hayata geçirmek imkansızdı. NATO’dan başka seçenek yoktu. Bu bağlamda Bulgaristan’ın NATO’nun kolektif savunma sisteminde yer alması gerektiğine karar verdik. Çünkü Balkanlar’daki karmaşık gözönünde bulundurulduğunda Bulgaristan ulusal güvenliğini garanti altına alması gerekiyordu. Onu da söyleyebilirim ki, ilk 10-15 yıl NATO bu misyonu gerçekleştirdi...
- 22 yıdır politikadasınız dedik, bu süre içinde en büyük başarınız nedir?
- Her ihtimalde Hak ve Özgürlükler Hareketi Partisi. HÖH büyüdü ve devasa bir elit oluşturmayı başardı. Elit olmadan ise siyaset, mücadele, demokrasinin inşaası, pazar ekonomisi, vizyon ve sorumluluk olamaz. Parti içindeki yetişmiş insanlarda bunlar mevcut. 20 yıldır çalışmanın ürünü. Şahsi açıdan bu birlikteliğin bir parçası olarak HÖH’ü başarı olarak gösterebilirim.
Eminim ki HÖH gelişmeye devam edecek, çünkü formülümüz ‘diğerleriyle aynı saftasan, geride kalmışsın’. Önde olmalısın!
AJANS BG